Dünya Ekonomi Forumu 2018 yılı Küresel Risk Raporu incelendiğinde, İklim değişiklikleri, doğal afetler, olağanüstü hava olayları ve bunlara bağlı zorunlu göçlerin raporun en önemli maddesi olduğu görülmekte. Yine, AB Dış İlişkiler Konseyi, iklim diplomasisi üzerine sonuç bildirgesini 26 Şubat 2018 tarihli bir kararla kabul etti ve kamuoyu ile paylaştı. Konsey, AB’nin küresel iklim eylemine liderlik etme misyonuna devam edeceğinin altını çizerek iklim değişikliğinin uluslararası güvenlik ve istikrar bağlamında etkilerinin olduğunu resmen ifade etmiş oldu. İklim değişikliği politikalarının ticaret, ulaşım ve enerji politikaları ile uyumlu olması gerektiğini düşünen Konsey, bu bağlamda ikili ve çok taraflı çabalara davette bulunuyor.
Söz konusu raporları doğrular nitelikte olayları dünya ile birlikte ülkemiz de yaşamaya devam ediyor. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında ülkemizin çeşitli bölgelerinde aşırı hava olayları sonucu, sel baskınları ve toprak kaymaları, kuraklık, yangın gibi afetler yaşanmakta.
Yaşanan iklim değişikliği ulaşım güvenliği açısından da yeni sorunları ortaya çıkarmakta. Geçmiş yıllarda Bilecik’te meydana gelen heyelan gibi daha 4 gün önce Erzincan-Sivas hattında meydana gelen heyelan nedeniyle hattın trafiğe kapatılması, 8 Temmuz 2018 günü Çorlu’da yaşanan ve 25 insanımızın hayatını kaybetmesine, yüzden fazla insanımızın yaralanmasına yol açan tren kazası, ardından Afyon, Gebze, Denizli’de yaşanan aşırı yağışlar sırasında Bakım personelinin dikkati sayesinde önlenen olası tren kazaları, demiryolu hattı kenarında bulunan ormanlık alanlarda çıkan orman yangınları, Ordu ve Rize’de daha birkaç gün önce meydana gelen sel felaketinde yıkılan karayolu köprüleri geleceği daha geniş bir perpektiften bakmamızı zorunlu kılıyor.
Çorlu tren kazası sonrası isimlerinin önünde akademik unvanlar taşıyanlar, meslek odaları temsilcilerin olayın meydana geldiği bölgede inceleme yapmaksızın açıklamalarda bulunmaları gerçeklerden uzaklaşmamıza neden olduğu gibi konunun yol bekçisinin yetersizliği noktasına sıkıştırılması da yaşadığımız tehlikenin farkında olmadığımızın göstergesidir.
Son iki ay içinde iklimsel değişimler neticesinde karşılaştığımız aşırı yağışlar sonucunda demiryollarında yaşadığımız acı olay ve atlattığımız kaza tehlikeleri “Yol Bekçisi olsa kazalar önlenir mi?” gibi tek yönlü tartışmaların ötesinde, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yaratacağı etkilerin ulaştırma politikaları açısından ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.
Bilimsel veriler doğrultusunda tehlikenin nerede ve ne zaman geleceğini tahmin ederek önlem almak acil ve kaçınılmazdır. Dernek olarak ulaşım politikaları içinde demiryollarının güvenliğini artıracak önlemlerin tartışılmasının gerektiğini önemle vurgulamak isteriz. Almanya’da geçtiğimiz haftalarda yaşanan heyelan nedeniyle demiryolunda meydana gelen kazanın ardından Alman Demiryolları taşkın yerlerinin ve menfezlerin yeniden gözden geçirilmesi kararını almıştır.
Yaşadığımız son olaylar, Mevcut ulaşım altyapılarının iklim değişikliklerinin neden olduğu aşırı yağışlardan kaynaklanan selleri, heyelanları karşılamakta yetersiz kalacağını ortaya çıkarmıştır. İvedilikle yapılması gereken; küresel iklim değişikliğinin getirdiği ve gelecekte getireceği değişiklikleri de dikkate alarak tüm demiryolu altyapımızı –demiryolu çevresini de kapsayacak şekilde- bir proje yönetimiyle ele almak, bu kapsamda dere yataklarını, akar yönlendirme yapılarını yeniden şekillendirmek, köprü ve menfezlerin yerlerini yeniden tespit etmek, debuşe boşluklarını ihtiyaçları kapsayacak şekilde yeniden belirlemek, heyelan alanlarını yeniden tespit ederek güçlendirme yapıları inşa etmek, yangın riski barındıran ormanlık alanlarda yangın önleme tedbirlerini genişletmek ve elde edilen sonuçları uygulamaya dönüştürmektir. Tabi ki, bu uygulama sürecinde mevcut altyapının yetersizliğinden kaynaklanacak kazaların önlenmesi için yağışlı dönemlerde trenlerin hızının azaltılması, tren personeli tarafından yolun daha özenle takip edilerek olası tehlikeli durumlarda insiyatif kullanmada cesaretlendirilmeleri için mevzuat değişikliği yapılması gibi hususlar göz ardı edilmemelidir.
Bir kez daha tekrar etmek istiyorum, makro düzeyde bu sorunları tartışmaya ve tüm ulaşım altyapısını gözden geçirmeye mecburuz. YOLDER olarak biz, yapılacak bir çalıştayda ve saha da yapılacak çalışmalarda Kurumumuzun yanında yer almaya ve katkı sağlamaya hazırız. Umarım çok kısa zamanda kapsamlı bir çalışmanın müjdesini alırız.
Özden POLAT